Organik Tarım

Organik Tarım

Organik (Ekolojik, Biyolojik) tarım toprak, su gibi doğal kaynakları, ekolojik dengeyi ve insan sağlığını koruyan bir üretim sistemidir

Organik tarım, olumsuz etkisi olan girdilerin kullanımı yerine ekolojik süreçlere, biyolojik çeşitlilik ve yerel koşullara uyum sağlamış döngülere dayanır. Organik tarım, içinde bulunduğumuz çevreye fayda sağlamak, tüm ilgili taraflar arasında adil ilişkiyi ve iyi bir yaşam kalitesini geliştirmek adına gelenek, yenilikçilik ve bilimi bir araya getirir. Tanım: Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM)

Organik tarım sadece toprağın işlenmesi ve bu süreçle sınırlı kalan bir uygulama değildir. Organik tarım; tohumdan sofralarımıza ulaşıncaya kadar yetiştirme, işleme, paketleme, etiketleme ve depolama işlemlerinin tamamında sürdürülebilir ilkelere sahip olan bir uygulamadır. Bu sürecin tamamı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkilendirdiği kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından denetlenir.

Organik tarım, dil farklılıkları nedeniyle farklı ülkelerde farklı isimlerle anılıyor. Örneğin, İngiltere’de organik (organic), Almanya’da ekolojik (ökologish) ve Fransa’da biyolojik (bioloque) kelimeleri kullanılıyor. Organik tarımla ilgili Avrupa Birliği organik tarım yönetmeliğinde (2092/91 sayılı Konsey Tüzüğü) de açıkça belirtildiği şekilde bu kelimeler birbirleriyle eşanlamlıdır.

Organik ürün tarladan markete kadar belirli standartlara göre yetiştirme, işleme, saklama ve pazarlaması yapılan sertifikalı ürünlerdir

25841 sayılı “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” ve eklerine uygun olarak tohumdan hasata, hasattan son kullanıcıya ulaşıncaya kadar olan bütün aşamalarında, insana ve ekosisteme zararlı kimyasallar, girdi, katkı maddesi ve işlem/yöntem kullanılmadan üretilen kontrollü ve sertifikalı ürünlerdir. Bir ürünün “organik” olarak adlandırılabilmesi için bir kontrol kuruluşu tarafından kontrol edilmesi ve sonucunda sertifikalanmış olması gerekir.

Organik ürünler sistematik bir yaklaşım ve standart ile üretilir, kontrolden geçer ve sertifikalıdır. Konvansiyonel şekilde üretilen ürünler ve doğal ürünlerin ise herhangi bir yasal dayanağı, garantisi ve teminatı bulunmaz

Doğal, hormonsuz, hakiki, köy ürünü, saf gibi tanımlanan ürünler “organik ürün” değildir. Organik tarımsal üretim ve pazarlaması kendine özgü uluslararası kuralları olan, izlenebilir, kayıtlı ve şeffaf bir süreçtir. Organik ürünler 5262 sayılı “Organik Tarım Kanunu” ve “Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına ilişkin Yönetmelik”e uygun olarak organik tarım esaslarına göre yetiştirilir, işlenir, depolanır, ambalajlanır, etiketlenir ve pazarlanır. Bu sürecin tüm aşamalarında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş 36 adet Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu tarafından kayıt altına alınarak kontrol edilir, sertifikalandırılır ve organik ürün logosu alır.

Organik etiketli ürün insan sağlığı ve doğal/ekolojik dengeyi olumsuz etkileyecek girdi ya da tekniklerin kullanılmadığını garanti eder

Doğru zamanda doğru yöntemlerle üretilmiş besinlerin tüketimi sağlıklı beslenmenin en temel kuralıdır. Doğal, hormonsuz, hakiki, köy ürünü, saf gibi tanımlamalar tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez.  Bir ürünün organik olarak tescil edilmesi sürecine “kontrol”, bu süreç sonunda organik olduğunu ispatlayan belgeye de “sertifika” denir. Türkiye’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tanınmış 36 adet sertifika kuruluşu vardır. Bu kuruluşlar, organik üretim, işleme , tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan işlemlerin tamamında belirli standartlara göre izleme ve denetleme yapar.

Organik ürünler kovansiyonel ürünlerden daha pahalıdır çünkü çevresel, sosyal ve ekonomik faydaları gözetir

Organik ürünlerin yetiştirilmesi daha uzun bir süre ve daha fazla iş gücü ister, daha küçük bir pazar ağına sahiptir, ayrıca kontrol ve sertifikasyon süreçlerine tabiidir. Bu da organik ürünlerin konvansiyonel ürünlerden daha pahalı olmasına neden olur. Ancak bu fiyat farkı sadece üretim ile ilgili değildir. Bu fiyat farkı doğal kaynakların ve doğal dengenin korunması, üreticilerin ve tüketicilerin sağlığı gibi çevresel, sosyal ve ekonomik faydaların gözetilmesinin kattığı değeri içerir.

Organik tarımda üreticiler sürdürülebilirlik ilkelerini benimser ve uygular

Organik tarım ekim nöbeti, yeşil gübreleme, bitki artıklarının kompost olarak değerlendirilmesi, hayvan gübresi ile biyolojik-mekanik ve entegre zararlı mücadelesi, hastalık ve yabancı ot kontrolü sağlayan biyolojik mücadele gibi belirli üretim ilkelerine dayalıdır. Organik tarım, sağlıklı bir toprak yapısı ve doğal yollarla toprağın bitki besin maddelerini dönüştürmesine dayanır.

Organik tarım uzun vadede sürdürülebilirliği sağlar

Doğada değişimler zaman içerisinde çok yavaş gerçekleştiği için uzun vadede gözlemlenir. Organik tarım çevre ve doğal kaynakların uzun vadede korunmasını sağlar. Organik tarım, çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir bütünsel bir tarım yaklaşımıdır.

infopdf

Organik tarım toprağı korur ve verimliliği artırır

Toprak sadece bitkilerin yetişmesi için bir madde olarak değil, canlılara ev sahipliği yapan yaşayan bir yapı olarak görülmelidir. Organik tarım ile topraklar sağlıklı kalır. Organik gübre, kompost, diğer bitki artıklarının kullanımı, ekim nöbeti gibi organik tarım yöntemleri toprak bitki ve hayvan çeşitliliğini, toprak yapısını zenginleştirir. Toprağın su ve besin tutma kapasitesini artırır. Bu sayede, toprak erozyonu da önlenir. Uzun vadede toprağın biyolojik çeşitliliğinin artmasını, besin kaybının önlenmesini, böylece toprağın verimliliğinin artmasını sağlar. Sağlıklı topraklar, biyolojik çeşitlilik ve gıda güvenliği için çok önemlidir ve iklim değişikliği ile mücadele önemli bir rol oynar.

Organik tarım su kaynaklarını korur

Birçok tarım alanında sentetik gübre ve kimyasalların yeraltı ve yüzey sularına karışması en büyük sorundur. Organik tarımda kimyasal girdiler yerine organik gübre (kompost, hayvansal ve bitki artıkları) kullanılması ve tarımsal biyolojik çeşitliliğin yüksek olması sayesinde toprak yapısı zenginleşir ve su tutma kapasitesi artar. Ayrıca, bu kimyasalların su kaynaklarını kirletmesi de önlenmiş olur. Organik tarımda önerilen, “Basınçlı Sulama Sistemleri”  (damlama, yağmurlama, pivot sulama) ile suyun bilinçli ve ekonomik bir şekilde kullanımı sağlanır.

Organik tarım iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynar

Fosil yakıtlar kullanılarak üretilen kimyasal tarım ilaçları organik tarımda kullanılmaz, böylece sera gazı salımı da azaltılmış olur. Rodale Enstitüsü’nün 30 yıllık uygulamalı ve karşılaştırmalı araştırmalarına göre, organik tarım konvansiyonel tarıma göre %45 daha az enerji kullanıyor. Organik tarımda kullanılan birçok yöntem (ekim nöbeti, nitrojeni bağlayan baklagiller) daha fazla karbonun toprağa dönmesini, verimliliğin artmasını ve karbonun depolanmasını sağlar. Organik tarım, toğrağın karbon tutma ve depolama kapasitesi sayesinde sera gazı salımlarının azaltımında önemli bir rol oynar.

Organik tarım biyolojik çeşitliliği korur ve doğal süreçlerin devamını sağlar

Organik üreticiler biyolojik çeşitliliğin hem koruyucusu hem de kullanıcısıdır. Organik tarımda, hastalıklara ve iklim değişikliğine dayanıklı yerel tohumlar kullanılarak tarımsal biyolojik çeşitlilik korunur, bitkilerin farklı ekim nöbetleri ile tarımsal üretimde besin ve enerji döngüsü sağlanır, organik tarım alanları ve etrafında doğal alanların muhazafası ve kimyasal girdilerin kullanılmaması ile yaban hayatı için yaşam alanları sunulur. Bu sayede, gen kaynakları ve biyolojik çeşitlilik korunur.

Organik tarım ve organik ürünler tercih edilerek tarımın doğa üzerindeki gizli maliyetleri azaltılarak, toprağın yapısını düzenleme ve zengileştirme, atıkları dönüştürme, karbon tutma ve depolama, besin döngüsü, tozlaşma gibi ekolojik hizmetlerin devamı da sağlanır.

Organik tarım gıda güvenliğini/güvencesini sağlar ve insan sağlığını korur

Organik tarımda ve hayvan yetiştiriciliğininin her aşamasında, sentetik kimyasallar (böcek öldürücüler-pestisit, sinek öldürücüler-insektisit, yabancı ot ilaçları-herbisit, mantar öldürücüler-fungusit,  bitki büyüme düzenleyicileri, suni gübreler), Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), hormon, antibiyotik ve ilaçların  kullanımı tamamen yasaktır.

Son 60 yılda tarımda kullanılan kimyasallara bağlı zararlı,  zehirli maddeler veya kalıntıları nedeniyle hem insanlarda hastalıkların arttığı hem de çevre sağlığının olumsuz etkilendiğini ortaya koyan çalışmalar arttı. Yapılan bilimsel çalışmalar organik tarım yöntemlerinin insan bünyesine giren kimyasal ve toksik kalıntıların miktarlarını önemli oranda azalttığını gösteriyor ve bu sayede sağlık riskleri de azalıyor.

Organik tarım uzun vadede verimliliği sağlar ve istihdam yaratır

Konvansiyonel tarımda birim alan başına daha fazla üretim sağlandığı düşünülüyor. Ancak organik tarımda, sentetik ve kimyasal girdilerin kullanılmaması hem maliyeti düşürür hem de uzun vadede toprak ve su gibi doğal kaynakları, biyolojik çeşitliliği koruyarak verimliliği artırır. Organik tarım, çiftçilerin maliyetlerini artırmadan işgücüne daha fazla para harcayarak daha fazla istihdam yaratılmasını sağlar.  Organik tarım konvansiyonel tarıma göre %30 oranında daha fazla iş gücü sağlıyor.

Türkiye’de 69 bin 967 çiftçi, 515 bin 268 hektarda organik tarım yapıyor. Organik tarım alanları, tüm tarım alanlarının yaklaşık yüzde 2’sini oluşturuyor. (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2015 yılı verileri)
2014 yılında Dünyada 172 ülkede yaklaşık 43,7 milyon hektar organik tarım alanında 2,3 milyon organik üretici tarafından organik tarım yapıldı. Dünyadaki tarım alanlarının %1’inde organik tarım yapılıyor. (Dünya Tarım Hareketleri Federasyonun (IFOAM) 2015 Yıllık Raporu verileri)